Mimarlığın varolma nedeni barınmayla temelleri atılmış, günümüzde de çokça dallanıp budaklanmış, iki ucu bir araya getirilemeyen konu, konut. “İlkel zamanlardaki gibi sadece barınma temasıyla kalsa nasıl olurdu?” sorusu konut reklamlarının gazete sayfalarını haberlerden daha çok doldurduğu bu günlerde daha çok akla gelir oldu. Tabi bu sorunun cevabını vermek kolay değil.
İlk olarak değişen insanlar,yaşam koşulları en basit cevaplar. Buna bağlı olarak büyüklerimizin en kaba tabiriyle “Nerede bizim çocukluğumuzdaki evler, mahalleler” dedirtecek yapıların oluşması. Daha da derine inersek zamanla değişime uğramadan kalan şeylere kötü gözle bakmanın alışılageldiği dünyada yapıların da değişmesi, çeşitlenmesi çok normal gözükmekte. Peki bu değişim doğrunun eksi yönüne mi artı yönüne mi gidiyor? İnsanların barınma ihtiyacı için kurgulanan mekanların kalitesi ne durumda?
Zaman içindeki sürece bakıldığında doğayla iç içe, müstakil, insani ölçülerdeki yapılarla başlayan süreç, göremediği manzaraya bakmaya çalışan insan gibi uzamakta, üst üste yığılmakta olan yapılarla devam etmekte. Dışarıdan bakıldığında zemin katı dışında algılanamayan binalar, kapıları bulunup içeri girildiği andan itibaren bir yaşam sunuyor. İstenilen nitelikleri de akıllandıkları için fazlasıyla karşılıyor. Günümüzün gerçeği ki kent yaşamı konut kullanım sürelerini azaltıyor. Evde geçirilen vakit uyku dışında günün çok az bir kısmını dolduruyor. Sadece yatmak için kullanılan konutlar bu gerçekler düşünüldüğünde belki de doğru bir ilerleme gösteriyor olabilir. İçinde geçirilen zamanla orantılı olarak üst üste yığılma artıyor.
Tabi ki bahsettiğim bu durum kentin hızlı yaşamı içerisinde gelişen durum. Kent merkezi dışında bir de ele alınması gereken çeperler var ki, özellikle İstanbul için, başka dünya kurgularıyla ön plana çıkıyorlar. Talep sayısının fazlalığı belki de çocukluğuna özlemi olanlardan kaynaklanıyor olabilir. Ayrıca yapılan sloganların, reklamların payının büyüklüğü göz ardı edilmemeli. Konutu piyasa haline getiren reklam, pazarlama stratejileri kafamızı çevirdiğimiz her yerde gözümüze çarpar sıklıkta. Reklamını bir yana bırakırsak bu tiplerin ne kadar söylemleri cezp edici olsa da birer taklitten öteye gidemeyen yapılar olmakta. Bazen boğazı getirdik diyerek yapılan, bazen de sarayları yaşatıyoruz diyerek yapılan oyunlar.
Yeni inşa edilen bunca yapının yanında birde var olanlar geliyor akıla. Peki bunca yapı ne olacak ya da ne oluyor? Hepsi konut olarak doğup ikinci hayatlarında ne olarak uyanıyorlar? İşte bu durum ölümden sonra yaşam var mı sorusu kadar kafa karıştırıcı bir soru haline gelmeye başladı. Tasarım süreci deneyimlenirken hiç karşılaşılmayan bir durum olsa da sokaktaki örnekleri gündelik yaşamdan. Ya tasarladığımız yapı varlığını sürdüremezse ne olacak? Kendini dönüştürmesi gerektiğinde konut neye dönüşecek? 2+1ler 3+1ler nasıl birer ofis, ticari mekan olacak? Hele üst üste yığılmışken? Bir sürü örneği yolda tabelalarla gözümüze takılsa da üstünde çok durulmayan bir konu halinde konutlar gibi dükkanlaşmakta.
Son olarak konut kelimesi üzerinden bu kadar çok şey akla gelirken, her birini düşünmeye zaman yetmezken, konut nereye gidiyor? Lüks ama küçük mü? 2+1, 3+1 mi? Ticari mekan mı, saray mı, boğaz mı?
ÖZLEM TOPUZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder