_____Değişim/dönüşüm/iletişim çağında herşey akıp giderken EV/BARINMA/SIĞINMA anlayışları ne ifade ediyor?
EV; barınma işlevini gerçekleştirir. İnsanın en temel ihtiyaçlarından olan barınma, sığınma, bir yere ait olma gibi ihtiyaçların giderilmesini sağlar (?)
ya da
EV; barınaktan ötedir. İçinde YAŞAM tanımlanabiliyor ve gerçekleşebiliyorsa sadece barınmaya hizmet etmez. Hareket, zaman, algı, kişiler... Birçok değişkenle biçimlenir, algılanır. YAŞAMla birlikte kullanıcı EVi, benimser, KENDİne ait bir barınak olarak bilir, hisseder...(?)
KENTLİ; bugün kentte insan akış içinde kaybolmaktadır. Zamanını, KENTte, SOKAK ve kentin hacimlerinde, mekanlarında yaşamaktadır.
Kentli, EVini BARINAK olarak kullanmakta, onu YAŞADIĞI yer olarak tanımlayamamaktadır. EV; onun için hemen her şey gibi gelip geçicidir, tüketilecek bir şeydir. Zaten her şey tüketilir, geçer, yerine yenisi gelir... EVinde kendini dış dünyadan koparır (kapalı sitelerde güvendedir). EVinde kendini EVdeki dünyadan koparır; diğerleriyle paylaştığı hacme sırtını döner, evdeki bireyler kendi dünyasında, kendi odasında, ekranın önünde, zihin ve algıları ekranın ötesindedir; ekranın ötesinde TÜM(!) dünya vardır (internet, tv, filmler...) Evdeki küçük dünyaya ihtiyaç yoktur. Çünkü EV bir YAŞAM alanı değil, BARINMA hacmidir.
Sadece barınma ihtiyacını karşıladığı için; yaşamın özünde olması gerekenlere ihtiyaç yoktur. İhtiyaç sadece günlük ihtiyaçları giderecek, doğa etkisinden korunacak bir çatıdır. Ama bugün kentli bununla yetinEmez. Çünkü onun ihtiyacı tüketilebilecek, lüks, güvenli, ünlü, sosyal(!), birtakım yüksek kutuların içindeki çekmecelere yerleşmiş odalar, banyolar, mutfaklar ve buradaki TÜM dünyaya bağlanan AĞlardır. Bu ağlarla haber alır, duyar, öğrenir, konuşur, yemek ister, yaratır, sosyalleşir... ama bunları en çok da (hatta sadece) gözün ulaşabildiği ortamlarda yapabilir. Diğer boyutlar, hisler, algılar hep geride kalır.
Kentin akışı, kalabalıklığı, çok boyutluluğu, sıkışmışlığı, devinimi, hızı ile mücadele etmeyen, bununla yüzleşmeyen, bu durumla barışık olmayan-olamayan, kentin potansiyellerinden kaçan, onun sosyal bir ortam olarak aslında tam da ihtiyacı olan etkileşim, paylaşım ve yaratım süreçlerini yaşayabileceği yer olduğunu bilmeden-bilemeden, EVinde yaşar (barınır). EVini benimseyemez, evinde yaşayamaz. 21. yüzyıl kentlisinin belki de bu istiflenmiş çekmece kutularına ihtiyacı vardır. Çünkü o da kalabalıkta 1 tanedir ve diğerlerinden farklı olmak ya da onlarla iletişime girerek bu farklılığı farketmek istememektedir. Birlikte yaşamaya gerek yoktur. Herkes kendi çekmecesine girer, yaşar...
Güvende(!) olur, kaliteli(!) yaşar AMA yalnız olur, korkan olur, hep AYNI olur ve sadece BARINABİLİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder