Konutun sözlük anlamına baktığımızda karşımıza şöyle bir tanım çıkar: ‘’İnsanların içinde yaşadıkları ev, apartman vb. yer, mesken, ikametgâh’’.
Günümüzde konut, içerisinde çok daha fazla kavramı taşıyan bir olguya dönüşmüştür. Kişinin evi yaşadığı yer anlamına gelmesinin yanı sıra; gündelik hayatındaki sığınağı, sosyo-ekonomik yapıdaki statüsü, kendisinin simgesi ve birçok psikolojik ve sosyal özellikleri olan insanların yaşadıkları çevreyle olan duygusal ilişkilerinin olduğu yerdir. Konutu insanın yuvası haline getiren en büyük faktörlerden biri de içinde barındırdığı sosyo-ekonomik yapıdaki statüsü, kişinin kendisinin simgesi ve psikolojik&sosyal özellikleridir. Yaşadığımız şehir olan İstanbul’u bir laboratuar olarak ele aldığımızda,bu şehir kozmopolit yapısı ile en uç örnekleri gözler önüne seriyor; en üst gelir grubundan en alt gelir grubuna, farklı din ve kültürlerden oluşan bir karma…
Yaşam standartlarının ve tüm statü kavramlarının hızla değiştiği, kendini tükettiği bu yüzyılda, çağımızın çevre problemlerinin de eklenmesi ile yapılar ve konutlar da yeni kavramlar çerçevesinde üretilmeye başlandı. Bu kavramların başlıcaları: ‘’sürdürülebilirlik’’, ‘’çevre dostu yapılar’’, ‘’kentsel dönüşüm’’… “Sürdürülebilirlik” kavramı, siyasal, kültürel, sosyal, ekonomik, yönetsel vb. birçok boyutla birlikte ele alınarak üzerinde irdelemeler yapılması gerekilen bir kavramdır. Ancak bu bütüncül yaklaşım ile sorunların ortaya çıkış nedenlerinin ve gelişim süreçlerinin incelenmesini sağlanabilir ve konumuz olan mimarinin toplumla olan ilişkisinin önemini diğer meslek dalları ile birlikte ele alarak ortaya koyabilir. Konutların mimari yapı olmasının yanı sıra sosyo-ekonomik yapıdaki statüsü, kişinin kendisinin simgesi ve psikolojik&sosyal özellikleri taşıyan kavramlar olması sebebiyle, değişimin ve tüketimin zirvesinde yaşadığımız bu yüzyılda konut mimarisinin de sürdürülebilir olması, bu çılgın tüketim anlayışının egemen olduğu dönemde vazgeçilmez bir gerekliliktir. “Sürdürülebilirlik” kavramı buna bağlı olarak, sadece fiziki yapının değil, sosyal ve kültürel yapının da iyileştirilmesi sürecinin bir aracı olarak yorumlanmalıdır.
Şehirlerdeki konut yapımı pek çok disiplinin bir arada çalışması ve sürdürülebirlik kavramı eksenindeki araştırmaların çerçevesinde üretilmesi yaklaşımında olmalıdır. Bu yaklaşım çok boyutlu “yaşam kalitesi” düşüncesinin bir parçası olarak düşünülebilir. “Yaşam kalitesi” kavramı, çok geniş bir alana yayılan “yaşanılır çevre” hedefleri paralelinde değerlendirilmelidir.
- - Sürdülebilirlik anlamında konutta kentsel dönüşümleri mercek altına aldığımızda, soylulaştırma kavramı nasıl algılanmalıdır?
- - Farklı sosyo-ekonomik yapıdaki grupların statü temsili olarak kabul ettikleri konut yapılarının, üst gelir gruplarına doğru çıktkça kendi içlerine kapanmış kaleler oluşturmaları kentsel bir tehdit midir?
- - Soylulaşmanın sonucu olarak, alt gelir gruplarının daha zor yaşam şartlarına itilmeleri üst gelir gruplarının da kapalı ve kente ihtiyaç duymayan yaşam formları benimsemeleri sürdülebilirlik açısından mümkün müdür?
Özge Çağlar
merhaba.güzel bir tespit olmuş.peki çevre dostu yapılar derken,kentin yeniden inşasını mı kastediyorsun yoksa mevcut yapıların dönüştürülmesini mi? sevgiler.
YanıtlaSil