E

Konut- İnsan İlişkisi konut ve kent Sosyal Ayrışma kentsel dönüşüm soylulaştırma tüketim nesnesi olarak konut alt gelir grubu göç kapalı site kapalı siteler kentsel algı kentsel yaşam rota Ait olma durumu Toplu Konut algı barınma-yaşama fiziksel sınır gecekondu genişleyen konut sınırı konut niteliği konutun tüketimi sosyo-ekonomik statü sınır Özel - Kamusal Sınırı çarpık kentleşme Kamusal Omurga Çeperinde Konut Sosyal Adalet Toplum-Kent İlişkisi durak dışlanmışlık etkileşim gelecek tasarımı hafıza kamusal alan kent çeperleri kültür katmanı mahremiyet metropol sosyal eşitlik sürdürülebilirlik toplumsal sınır yap-sat yaşam kalitesi üst gelir grubu ütopya 3. boyutta mülkiyet Bellek Ekosistem Kent ile Konutun Kesiştiği Alanlar Kentin Yatay ve Düşey Arayüzleri Kentli Hakkı Kentsel Doku Ne Yönde değişiyor/Değişmeli Kişiselleşme Kolektif Bellek Korunaklı Yerleşimler Metropolde Konut İhtiyacı anlam beden deneysel konut dinamik konut disiplinler arası yaklaşım distopya dönüşüm düşeyde yükselme ekonomi ekonomik strateji evsiz farklı kültürler fonksiyon future systems geleneksel kavramlar gelir kutuplaşması genius loci geçirgenlik geçmiş ve şimdiki gobi-gobi görüngü gündelik hayat istanbul istanbul'da yaşam kamusal - özel aralığı kamusal eşik katmanlaşma kent bileşenleri kent karakteri kent merkezi kentli kentsel boşluk kimlik konut sloganları konut tipolojileri korunaklı konut küresel kentler mahalle olgusu marka projeler mekan mekan antropolojisi mevcut modeller moda monotonluk müdahale norm okumalar reklam residence resilin sentetik mekanlar simülasyon sokak-konut ilişkisi sosyal entegrasyon soyutlanma su-kent sürdülebilirlik tanımlı mekan tasarım projeler toplumsal mekan tüketim çılgınlığı yeni konut siteleri yuva zoning Öbekleşme çok kültürlü kent üretim

19 Ekim 2010 Salı

ipekkay-nilşensu-gülşahaykaç

1.hafta görseller




2.hafta görseller


Rumeysa - Volkan hafta 2-3 a3 görseller

Çok kültürlü metropol kent İstanbul artık tek parça halinde tanımlanamayan algı kavramlarımızı ölçek anlamında yitirdiğimiz bir kente dönüşmüştür. Tanımlayamadığımız ve algılayamadığımız her bileşen bizden uzak birer yerleşkeler örüntüsü...

Yahya Kemal'in dediği gibi;

sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul,

Görmediğim, gezmediğim hiçbir yer bir İstanbul artık pek çoklarımız için yok. Her şeye rağmen politik açılımlı İstanbul metropolun ardında bizi İstanbul olarak bir arada tutan bileşenlerin her birinin poetik kavramları ve nitelikleridir. Metropol omurgalarını tanımlayabildiği, benimsediği ve sahip çıkabildiği bunları politik yaptırımlarla ilişkilendirip çözüm üretebildiği kadar kaosun bir parçası olmaktan çıkıp İstanbul olarak kalacaktır.




5 Ekim 2010 Salı

KENTSEL KONUT KAVRAMI

Gelişen teknolojinin insan yaşamındaki en önemli sonuçlarından biridir kentleşme. Küçük yerleşim alanlarından kentlere geçişte, değişen insan yaşamıyla birlikte yaşam alanlarının yani yapılı çevre elemanlarının da gerek işlev gerek yapısal anlamda farklılaştığı görülür. Bu değişikliklerin belirgin biçimde fark edildiği yapılı çevre elemanlarından biride konuttur.

Konut önce insanın sadece barınma ihtiyacını karşılayan belirli fonksiyonları üstlenmiş bir yapı iken, daha sonra insanın yaşam tarzı ve beğenileri ile de şekillenmeye başlamıştır. Konut toplu yaşama uyum sağlayan insanın bireyselleşebildiği başlıca mekandır aslında. Birey yaşadığı mekana kendi kültür ve kimliğinin izlerini taşır. Fakat gelişen teknolojinin bize sunduğu sınırsız olanakların yanında bugün kentlerimize baktığımızda tekdüzeleşmiş konut çözümlerini buna bağlı olarak monotonlaşmış insan yaşamını görmekteyiz. Kullanıcıların kültür ve yaşam tarzlarının göz ardı edildiği, estetik beğeni ve mimari kaygının hiçe sayıldığı, fonksiyonel birtakım ihtiyaçlara cevap verdiği sanılan fakat aslında ekonomik faktörlerin baskısında gerçekleşen, ’kent’ sözcüğünün çoğu kişiye göre görsel karşılığı olan yüksek katlı aynılaşmış apartmanlardır karşılaştığımız kentsel konut yapıları.

Kentleşmenin konut üzerindeki etkilerinin yanında, diğer bir yapılı çevre elemanı olan sokak kavramı üzerindeki etkileri de göz ardı edilemez. Sokakların insanların sohbet ettiği zaman geçirdiği, çocukların oyun oynadığı sosyalleştiği dış mekanlar olmaktan çıkıp; tek tip kentsel konutlar arasında sıkışmış, kentin koşuşturmacasında sadece ulaşım işlevini üstlendiği bir yaşam şeklini sunuyor bugünkü kentsel konut kavramı. Günümüz kentlerinde konutun çok katlı yapılar şeklinde üretilmesi önce insanın sokak kavramından sosyalleşme bağlamında uzaklaşmasına sebep olmuş; daha sonra ise toplu ve seri biçimde üretilmiş konutların kent dışına taşınmasıyla kent yaşantısından da soyutlanmış olduğu görülür.
Bu durumda kentlerimizi kentsel konut bağlamında irdelersek şu soruları sorabiliriz;

· Kentten veya sokak yaşantısından soyutlanmak kentlinin ihtiyacımıdır?
· Sokak kavramıyla ilişkili konut çözümleri nasıl gerçekleşebilir?
· Kent farklı kültürdeki bireyleri bir arada bulundururken neden bu farklılıklar konut çözümlerine uygulanamıyor? Uygulanırsa kente kimliksizlik ve karmaşa getirir mi? Yoksa bu farklılıklar kentliye farklı yaşamları tecrübe etme fırsatı sunar mı?
· Kentsel konutların benzerlik göstermesi kentsel bir dil oluşturma kaygısını mı güdüyor?
Jale Sarı

okumalar

arkadaşlar fotokopide çok fazla sayfalık bi okuma vardı iki takım halinde.. bunlardan hangilerinin cuma gününe okunması gerektiğini bilen varmı??

A3 poster teslim şekilleri

bu hafta içinde gönderilmesi beklenen A3 poster sunum şeklini anlatacak dolu dolu mail hakkında bir fikri olan var mı?:)
ayrıca benim hala bir grubum yok, Nazlı Taştekin arkadaşım, senle konularımız birkaç noktada benzerlik gösteriyor, senin grubun var mı bilmiyorum tabi. yoksa belki beraber çalışabiliriz.:)
herkese kolay gelsin..

YENİ KONUTLAR VE İSTANBUL ‘DA YAŞAM

Konut insanların temel gereksinimlerinden birisi olan barınmayı, öncelikle sağlıklı ve güvenli olarak karşılayacak olan bir ortamdır. Gereksinim –değer ilişkisinde insanın toplumsal- tarihsel ve kültürel bir varlık oluşu, gereksinimlerin mantığını farklı öğelerle birleştirerek, salt barınak olmanın ötesine taşımaktadır. Günümüzde kentleşmenin hızlı boyutlara ulaşmasıyla birlikte, konut- barınma gereksinimi de artmakta ve bu ihtiyacın karşılanması, hızlı kentleşme olmak üzere ekonomik ve toplumsal etkenler altında geniş boyutlar kazanabilmektedir.

Günümüz dünyasının hızlı yaşantısının etkileri ve sonuçları olarak konut, barınma yanında sosyal ve kültürel ihtiyaçların da karşılanmasını güvenli bir şekilde sağlayacak komplekslere- şehir merkezi dışında kalan bölgelerde site oluşumlarına, şehir içinde residence’lara dönüşmüştür. Şehrin nüfusu artıkça, hızlı kentleşme de beraberinde gelmiş, kaliteli ve donanımlı konut ihtiyacının karşılanması için geniş arazilere ihtiyaç duyulmuş, bu arazilerin şehrin içinde yüksek arazi maliyetleri oluşturması ile şehrin içindeki nüfusun bir kısmı, kentin kanat alanlarında oluşturulan sitelere, uydu kentlere kaymıştır. Gerekli altyapının, ulaşım kolaylığının tam olarak ulaşmadığı bölgelerden şehre geri dönüşlerin başlamasıyla, aynı kalite ve donanımda, genç ve orta yaş çalışan kesime hitap eden Residence tarzı yaşam alanlarını sunan projeler çoğalmaya başladı.

İstanbul’un yeni gelişen iş merkezi bölgesi Büyükdere Caddesi aynı zamanda yaşam merkezi de olmaya başladı. Bu bölgede yapılan projeler öncesinde Residence tarzı yaşam Akmerkez ile başlayıp Metrocity ile devam ederken, sosyal alanlar ile iş ve yaşam merkezlerinin bir arada olduğu örnekler çoğaldı. Kapalı alanların yanı sıra ‘’Kanyon’’ gibi açık alan, sokak konseptini benimseyen, dünyada örnekleri olan özel projeler hayli ilgi gördü. Cadde üzerindeki bu örnekleri Gültepe’ye bağlayacak yeni projeler Levent Loft ve teras-bahçe ihtiyacını da giderecek Loft 2 izledi. Farklı proje konsepti ile Nef 163 yeşili dikey ve yatay olarak mekanlara taşıyarak bu özlemi de gidermeye çalışıyor. Safir ve Machka Rezidence lansmanı yapılmış bu tarzdaki diğer projeler. Bu projelerle değeri katlanan şehir içinde kalan az sayıdaki araziler de yerli –yabancı yatırımcıların ilgisini çekerek yüksek gelir grubuna hitap eden özel tasarım projeleri, sosyal ve kültürel alanlarla tasarım mekanları ulaşılabilir olmaya aday. Tabanlıoğlu- Arolat ortak çalışması ‘’Zorlu Center’’ tam anlamıyla özel tasarım bir proje. Bunun yanında bir tasarım ikonu olan Starck markasını taşıyan ‘’Yoo İstanbul’’ projesi geliyor ki bu da İstanbul’un tasarım projelerin ilgi odağı olacağını gösteriyor.

Sonuç olarak değinilmesi gereken en önemli konu da bu projelerin gelişmesindeki en önemli etken trafik sorunundan kurtulup zaman yönetimini kolaylaştırmak olsa da, trafik sorununun çözümlenemediği projelerin zaman içinde ilgiyi kaybetmesi de söz konusudur. Ayrıca kentin büyümesi sürecinde bu şekilde özel projelerin yapılması çok özel olsa da, şehrin siluetini ortadan kaldıracak projelere izin verilmemelidir. UNESCO’nun 2 yıl önce İstanbul’u bazı projeler nedeniyle ( Galata , Haydarpaşa vs.) dünya miras listesinden çıkarmak istediğini de unutmamak gerekir.

Güliz Tavukçuoğlu

4 Ekim 2010 Pazartesi

grup oluşturma

arkadaşlar , cuma günkü dersin son kısmına kalamadığım için bir gruba dahil olma fırsatım olmadı. eğer grup olmayan arkadaşlar varsa benle iletişime geçerseniz sevinirim. yazdığım makale konusu gated-community ve residence ve bunların kent-insan ilişkileri üzerine idi. Benzer bir konuda çalışma yapmak isteyen arkadaşların cevabını bekliyorum..

sidal eyinç

Kentsel Konut Nerede?

Gündelik hayatımızı bir düşünelim: Yaşamayı seçtiğimiz bu şehirde günümüzün ne kadarı bir aktivite eşliğinde evimizde geçiyor? İçinde bulunduğumuz, karmaşık sistemleriyle bizi yoran ama aynı zamanda zengin bir yelpazeden istediğimizi seçmemize izin veren karmaşık bir şehirde, İstanbul’da yaşıyoruz. Ulaşım ve altyapı sorunları, kirlilik, anarşizim, kötü yapılaşma gibi etkenler yaşam konforumuzu düşürüyor. Bu dinamikler içinde günümüzün çalışan / okuyan, yani aktif insanının ihtiyaçlarını minimum süre içinde en üst düzeyde karşılanması durumu, konuta farklı bir bakış açısı geliştirmemizi gerektirebilir.

Günümüz konutuna geniş ölçüde baktığımızda, bu hızlı şehrin ritmine, kaosuna ayak uyduran –bazen de içinde savrulan- insanların evlerinde geçirdikleri süre kamusal alanlarda geçirilen zamanlara (mecburen) ekleniyor. 21. Yüzyıl insanı hızla gelişen teknolojiyi, üretimi, iletişim trafiğini İstanbul gölgesi altında yönlendiriyor ve takip ediyor. Tüm bu kompleksin içinde evinde bulunduğu zaman içinde, kentsel bütünlüğün ara maddesi olan bir konutu en faydalı şekilde kullanması çağımızın doğal gerekliliğinden biri oluyor. Bu da konutun kent içindeki olmazsa olmaz yerini daha dikkatli ve etkin bir şekilde düşünülüp yapılandırılması gerekliliğine dönüşüyor.

Bu çerçeve içinde konutun metropol yaşamı içinde ara bağlantı öğesi/mekanı olduğunun yadsınamayacağını düşünüyorum. Eski yerleşmelere baktığımızda komşuluk ilişkilerinin geliştiği organik yapılanmanın görüldüğü; kamusal alanların merkeze oturtulduğu bir model gözlemlenmektedir. Bu sistemin insan ilişkilerini yapay bir çerçeve içine sıkıştırmadan günümüze uyarlanması mümkün olabilir. Bu güncellenen modelde konut bireysel mahremiyetin merkezi, kontrol noktası, kamusal mekana açılan bir kapı niteliğinde; kentsel alanları anlamlandıran, geliştiren, canlı tutan yapı taşları olarak rol almalıdır. Konutun işlevi tüm kentsel yapıya cevap verirken gündelik hayatın angaryalarını ortadan kaldırmalı, kişideki aidiyet duygusunu azaltamadan üst düzeyde konfor sağlamalıdır.

Daha mikro bir bakış açısıyla konuta bakarsak günümüzde konutun işlevinin neleri karşılayacağı kamusal alanı nasıl besleyeceği soruları cevaplandırılmalıdır. Konutun konumu, diğer yaşam alanlarıyla ilişkileri, kamusal mekana akıcılığı gibi sorunlara/durumlara, sosyal ve bireysel ihtiyaçları yoğurarak dengeli bir şekilde cevap veren, kentin en küçük parçasını oluşturan konuta parçadan bütüne giden bir düşünceyle bakılarak irdelenmelidir.

- - Günümüz konutu metropolde yaşayan insanların ihtiyaçlarını hangi düzeyde karşılamalıdır?

- - Kamusal alan içinde konut mu, konut içinde kamusal alan mı?

- - Konutun işlevselliği kamusal alana aktarılabilir mi?

- - Yaşadığımız bölgenin sahip olduğumuz özel mekana nasıl bir yansıması var?

İKİ KITADAN UZAK-GENİŞLEME

İki kıtayı birleştiren İstanbul derken, aslında bir yandan insanları birbirinden uzaklaştıran günümüz konut anlayışının çelişkilerini yaşamaktayız bu şehirde.

Her birinin diğerinden daha nitelikli olduğu mesajı verilen, kişiye yaşam standartlarını belirlemesine imkan bırakmayan, belirlenmiş standartlar içine insanı dahil eden yeni konut bölgeleri bugüne kadar edinilmiş kent dokusunun çok dışında bırakılmış ve kendine büyüyecek yeni yerler arayışına girmiştir. Bu büyüme ise 1980’lerden günümüze İstanbul’un yüz ölçümünü 1800km2 ‘den 5300km2 ‘lere kadar çıkartan bir artışa neden olmuştur.

Birbiriyle doğru orantılı olarak ilerleyen konut ve göç artışı şehrin nüfusunu da dört katına çıkararak İstanbul’un içinde yeni, kentsel dokudan yoksun, sosyal altyapı ağına takılmadan kullanıcısında İstanbul hafızası oluşturmayan ve insan ihtiyaçlarının en temellerinden olan barınma unsuruna aynı anda hem en yakın ve hem de en uzak oldukları bölgeler oluşturmuştur. İstanbul’un içinde yeni, küçük konut kentleri kurulurken bu sayede ‘İstanbullu olmak’ sözü tartışılır hale gelmiştir. Zaten göçle İstanbul’a yeni katılan insanlar, düşük fiyatlara vaad edilen bu konutlar ile kentin çeperlerine takılıp henüz karşı kıtaya ulaşamaz olmuşlardır.

Konut piyasasındaki bu artış ve dönüşüm , 1950’lerde başlayan nüfus artışıyla ortaya çıkan gecekondu kavramıyla da arasına yüksek bloklar çekerek , bir bölgedeki farklı kullanıcı tipleri arasında meydana gelen gelir kutuplaşmasını tek karede ortaya sermektedir. Henüz bu dalganın yayılımı sürmekte olduğundan sonuçlarıyla net olarak karşılaşamasakta, neden olacağı toplumsal ve mekansal çatışmaların sinyallerini gün geçtikçe daha da görmekteyiz.

Geleceği düşünmeden, varolanın üzerine mevcutu yerinden ederek ya da kendine yeni yerler bulup genişleme mantığıyla yayılan günümüz konut dokusu, kentsel boşluk kavramını yok saymaktadır. Kentin geleceği dahilinde düşünülerek bırakılan boşlukları, ortak alan kullanımlarını, tarihi dokuyu göz ardı eden, İstanbul’a eklenirken kent potansiyellerini dikkate almayan, gündelik yaşantı içinde konut kullanım sürelerinin en aza indiği bu günlerde, kullanıcı eylemlerini de en aza indirerek barınma kavramını sorgulatan bu akımın bir patlama ve evrimle noktasına sahip olduğu ve onu beklemekte olduğumuz hissedilmektedir. Fakat bu süreç içerisinde İstanbul en az zararla nasıl çıkabilir sorusunun cevaplanması ve önlemlerinin alınması gereken en önemli noktadır.

Selin Şentürk

3 Ekim 2010 Pazar

su-kent-konut-insan?

Bir illüzyonist avcunun içine bir mendil saklar. Ve çekmeye başladığında birbirine bağlı, farklı renklerde pek çok mendil çıkar avcunun içinden. Mimarlık üzerinden kent-konut tartışmasını da bu illüzyona benzetiyorum.

Konunun ‘Kentsel Konut’ olması, kent-konut, kentli-konut ikilemelerini sorgulamaya itiyor beni. Bugünün kenti ve kent içinde öznenin davranışları ve bu davranışları içinde konutun biçimlenişi. Kentli kimdir? Nasıl bir yaşantı öngörür? Nasıl bir kamusallıkta varolabilir? Nasıl bir konuttur kentlinin konutu?

Gündelik hayatın radikalliği tek bir durum üzerinden konuşmayı olanaksız kılıyor gibi. Hele ki değişken ve devingen hayatlarımız içinde. Konut içinde yaşantı üzerinden, bu yaşantının kamusal yaşantıya sıçrayışları ya da tersten gelen bir etkiyle kamusal alandan konuta yönelen bir etkileşimler sorgulanabilir gibi duruyor. Yaşantının gündelik kesitleri içinde yaratabileceğimiz ara durumlar üzerinden bir tasarımcı olarak varolabiliriz gibi geliyor. Aslında konu tasarımcının varolma savaşından öte günümüz insanının, kentinin ve yaşantılarının içinde yaratılabilecek “mikro ölçekli, tekil ve çoğulcu uygulamalar”. Konut üzerinden beden-konut irdelemesinin yapılması, bu ilişkinin yaşantılar üzerindeki etkilerini sorgulamak, bireysel ve gündelik yaşantı üzerinden kent içindeki kamusallık sorgusuna geçmek..

Peki İstanbul kentinde konut? İstanbul üzerinden, su-kent oluşu üzerinden farklı su tiplerinin farklı konut tipleri oluşturduğunu söyleyebilir miyiz? Oluşturmadıysa sebeplerinin irdelenmesiyle su-kent ilişkisinin de katıldığı yeni bir konut modeli oluşturulabilir mi? Boğaz, haliç, kanallar.. farklı su durumlarının yaşantısal karşılıkları ve oluşturacağı konut tipleri..

Tuğçe Şahin.

2 Ekim 2010 Cumartesi

GELECEĞİN ve BUGÜNÜN ‘’EVSİZ’’LERİ BİZ:İSTANBUL SAKİNLERİ

Endüstri çağının beraberinde gelen ekonomik faaliyetler,yeni iş sahaları,göçler ve bunun akabinde kentlerde hızla artmaya başlayan ‘’konut sorunu’’ günümüzde de hala devam etmektedir. Bu sorunsalın çözümüne yönelik yapılan yetersiz çalışmalar ve aksine üzerine eklenen güncel sorunlar, bu konunun yeniden ve yeniden gözden geçirilmesine neden oluşturmaktadır. ’’İstanbul’’ bu bağlamda birçok sorunu (alt yapı,ulaşım,ekonomik dengesizlikler vb.) bünyesinde barındırırken, aynı zamanda ‘’konut sorunu’’nu acı bir biçimde sahiplenmektedir.

Farklı kültürlere, zengin bir tarihi geçmişe, kozmopolit bir yaşantıya, çarpık kentleşmeye vb. sahip bu kentte ne konutlar kendilerini ne de kent konutlarını artık taşıyamaz duruma gelmiştir. Olası ‘’felaket senaryoları ‘’ na(deprem,sel vb.) tamamen hazırlıksız kentli, İstanbul’un binlerce ‘’evsiz’’i gibi yakın geleceğin milyonlarca ‘’evsiz’’i konumunda olacaktır. Bu noktada mimara düşen görevler şüphesiz fazladır. Fakat öncelikle mimarın kentli ile ilişkisi sorgulanmalıdır. Bu ilişkinin nasıl olması gerektiği ve bilinçlendirme süreci daha hızlı nasıl oluşturulabilir,soruları cevap bulmalıdır. Ölçeği daralttıkça karşımıza çıkacak sorular çeşitlenecektir:

Evsizlerin, farklı kültür ve statüdeki bireylerin en insani hakları olan ‘’konut’’ ihtiyaçlarına ‘’tek-tip’’ leşmeden uzak nasıl cevap verilmelidir?

21.yy’ ın konutları S.O.S veren bu kentin yükünü azaltarak kendi kendine nasıl yetebilmelidir?

Teknoloji çağının mimarları olarak bizler de geleceğin bir nevi kahinleri olmalıyız. Sorunsallara cevap ve çözümlerimizi ararken ‘’yeni yapı teknolojileri’’ ne (future systems) ilgimiz şu an nerede veya nerede olmalıdır? Tartışmalıyız.

NAZLI TAŞTEKİN