Günümüzün ençok konuşulan konularından biri gecekondu bölgelerinin dönüşümü ve dönüşüm adı altında yaşanan rant yarışlarıdır. 50lili yıllardan bu yana gecekondu kavramı da gecekondululuların özellikleri de kendi içinde değişmektedir. Köyden kente göçen toplulukların homojen grup özelliği taşıdıkları düşünülmüştür. Kentli olmakla köylü olmak arasında gidip gelen, köylü yaşam tarzını kentte devam ettirirken, kent hayatını kültürüne sokmaya çalışan büyük bir topluluk olarak görülmüşlerdir. Artık homojen olmadıkları biliniyor ve gecekondu varoş adına evrimleşerek, dışlanmaya devam etmektedir. Bir yanda “varoşlu” kavramının altı pislik içinde yaşayan, güvenli olmayan suça meyilli insan karakteri ile doldurulurken, diğer yanda bu topluluktan kendini uzak tutmak, güvende olduğunu hissetmek isteyen insanların kapalı sitelere kendilerini hapsetmeleri vardır.
Özel güvenlikli ve etrafı duvarlarla çevrili, çoğu ihtiyacın kendi içerisinde karşılandığı bu sitelerdeki insan psikoljisi ile aynı şekilde gecekondu mahallerinde yaşayan düşük gelirli insan grubunun psikolojisi arasında benzerlikler olduğu kanaatindeyim. Burada sorulacak soru, “bu benzer psikolojinin altında yatan nedenler nelerdir?” olacaktır. Bu psikolojik durumu tetikleyen reklam çalışmalarıda mevcuttur. Günümüz toplu konut yapımında çalışan firmaların reklam kampanyaları; farklılaşma çabasına daha doğrusu konut görünümü üzerinden soylulaşma çabasına; güvenlik sorunu göze batırılarak, korunma içgüdüsünün duvarlar arkasına gizlenerek giderilmesine, tembelleşen ve komşuluk ilişkilerinden uzaklaşan çekirdek ailelerin kolayca ve çaba sarfetmeden hayatını idam etmesini site içinde alışveriş, spor salonu, yeşil alanlar vb. sunarak altyapı hazırlamaktadır. Bunun karşısında “gecekondu” insanı bu altyapı hizmetlerinden, güvenlik çalışmalarından yoksun olduğu halde nasıl oluyorda farklı koşullar altında aynı duyguları paylaşabiliyor? Bu benzeşmeyi duvarlar yaratır; birinde somut olarak görülen duvarlar varsa diğerinde soyut duvarlar vardır ama duvarları yaratan kesim bu iki gruba da dahil olmayan üçüncü bir gruptur. Bu üçüncü grup kimdir? Gecekondulu ile site sakini arasında psikolojik benzerlikleri aslında farklılıkların ittiği ve üçüncü grubun altyapı sağladığı konumlar oluşturur. Artan gelir uçurumu iki grubu kendi içlerine iterken, bir yandan da korunma içgüdüsüyle saldırgan olmalarına neden olmuştur.
Sonuç olarak sorulacak sorular üzerinden bir araştırma tasarımı yapılabilir. Konut alanındaki bu sosyal ve mekansal ayrışmanın nedenleri nelerdir? Bu ayrışmanın yarattığı farklı gruplar üzerindeki psikolojik benzeşmeler ve farklılıklar nelerdir ve hangisi ağır basmaktadır? Farklılıkların yada benzerliklerden ağır basanın bulunması ile araştırma tasarımı yönlenimini bulabilir ve benim önerdiğim, kapana kısılmışlıkla dışlanmışlık kavramlarının benzerlikleri üzerinden konut farklılaşması doğrulanabilir yada yanlışlanabilir. Ek olarak; kapalı konut olgusu kentli nazarında nasıl algılanmaktadır? Kapalı olma soyutlanma duygusu, korunma ve soylulaşma avantajları ile gözardı edilmesi ilerde ne gibi sorunlar doğurabilir? Konut kavramı sadece barınılan ev olmaktan çıkıp kapalı korunaklı toplu konut, site ile “ev” duvarlarını yıkıp site duvarları arasına genişlemiştir. Kapalı site adı altında kamusal alandan koparılan parçalarda ayrıcalıklı kişilerin kullanımına sunulan sosyal donatılar, rekreasyon alanlarının kamusal alana tekrar dahil edilmesi düşünülebilir mi ve sonuçları neler olabilir? Site sakini bu geri dahil edilmeyi “genişleyen konut” sınırına tecavüz olarak görür mü ve site veya korunaklı toplu konut daha içine kapalı halde evrimleşebilir mi?
Özlemnur Ataol
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder