Konut kavramı kişide farklı algılar oluşturmaya açık bir kavramdır. Kelime anlamıyla konutu ise “kişinin ikamet ettiği yer” olarak adlandırmak yanlış olmaz. Farklı algılar oluşturmak ile bahsedilen, konutu bireyselleştirmekten, özelleştirmekten veya kişiselleştirmekten başlayabilir. Bu özelleşmiş konut kavramı kişinin psikolojik veya duygusal gereksinim durumuna göre nedensizce değişebilen mekanlar olabilir. Özelleşmenin, mahremiyetin en yoğun yaşandığı ve içerisinde – dış etmenlerin ve dışa bağlılığın olmadığı bir süreçte – zaman kavramının asgari değerde olduğu, hatta hissedilmediği mekan olarak açıklanabilir. Tamamiyle “benleşen” bir ortamdır. Organizasyonu, tasarımı ve kullanım prensipleri kişiselleşmiş, kuralları olan ancak onların da kişiselleştiği ve bu durumun sınırları kaldırdığı mekan, diğer bir deyişle Evdir.
Ev tanımı dışındaki konut kavramı kullanıcı için kentsel mekanlar konumuna geçmeye başlamaktadır. Burada bahsedilen konut tabiri, bildiğimiz anlamda apartman, uydukent, gecekondu, toplukonut veya residence değil, ortak kullanım alanı olup kişinin yine kişiselleştirebileceği alanlar dahi olabilir. Örneğin mahalle bakkalı, mahallelinin bakkalıdır ancak bakkalın kendi düzeninin sürdürdüğü, ailesini geçindirdiği özel de bir alandır. Peki bu bağlamda mahalle bakkalı, bakkalın mı yoksa mahallelinin mi daha çok “konutudur?”(Kentsel mekanıdır?)
Bir bireye yahut bireylere bağlı kalmaksızın, ortam dinamiklerine ayak uydurabilmiş olup olmaması dahi gözetilmeksizin varolan, tükenen, tüketen, yenilenen oluşumlar kentsel mekan olarak adlandırılabilir mi? (Bence Taksim meydanındaki Cumhuriyet Anıtı kişilere bağlı kalmaksızın kendi düzenini muhafaza edebilen sorunsuz bir kentsel mekandır, bir ekosistemdir.)
Bu mekanlar kişide ne kadar aidiyet hissi yaratabilir?
Kentsel, toplumsal, kamusal olan herhangi bir şeyi bu bağlamda sürdürebilir olarak adlandırabilir miyiz?
Kentsel mekana hangi ölçekte yaklaşmalıyız, farkları neler olabilir? (Kent ölçeği, konut ölçeği, ürün ölçeği?)
İstanbul büyük bir ekosistemdir, tarih boyunca bu sisteme dahil olunmuş, olanlar barındırılmış bir şekilde kentsel mekanlara katılmıştır. Ülke ölçeğinde İstanbul, kentsel mekanın merkezi niteliğindedir. Bu özelliğinden ötürüdür ki konut yoğunluğunun en fazla olduğu şehir olmasıyla birlikte buna tezat olarak konut yetersizliğinin de en fazla olduğu şehir sıralamasında liderdir. Fakat ki bu liderlikler saymakla bitmeyeceği gibi sorular da cevaplanmakla bitmeyecek gibi görünmektedir. Çalışan, fonksiyonel bir kentsel mekandan beklenti de kaosu bünyesinde barındırmak bunu olumlu dinamiklere yönlendirmek, kendi üzerinde deneyeler yapıp kişiye öğretici geri dönüşler sağlamak olmalıdır.
Ali Önalp
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder