E

Konut- İnsan İlişkisi konut ve kent Sosyal Ayrışma kentsel dönüşüm soylulaştırma tüketim nesnesi olarak konut alt gelir grubu göç kapalı site kapalı siteler kentsel algı kentsel yaşam rota Ait olma durumu Toplu Konut algı barınma-yaşama fiziksel sınır gecekondu genişleyen konut sınırı konut niteliği konutun tüketimi sosyo-ekonomik statü sınır Özel - Kamusal Sınırı çarpık kentleşme Kamusal Omurga Çeperinde Konut Sosyal Adalet Toplum-Kent İlişkisi durak dışlanmışlık etkileşim gelecek tasarımı hafıza kamusal alan kent çeperleri kültür katmanı mahremiyet metropol sosyal eşitlik sürdürülebilirlik toplumsal sınır yap-sat yaşam kalitesi üst gelir grubu ütopya 3. boyutta mülkiyet Bellek Ekosistem Kent ile Konutun Kesiştiği Alanlar Kentin Yatay ve Düşey Arayüzleri Kentli Hakkı Kentsel Doku Ne Yönde değişiyor/Değişmeli Kişiselleşme Kolektif Bellek Korunaklı Yerleşimler Metropolde Konut İhtiyacı anlam beden deneysel konut dinamik konut disiplinler arası yaklaşım distopya dönüşüm düşeyde yükselme ekonomi ekonomik strateji evsiz farklı kültürler fonksiyon future systems geleneksel kavramlar gelir kutuplaşması genius loci geçirgenlik geçmiş ve şimdiki gobi-gobi görüngü gündelik hayat istanbul istanbul'da yaşam kamusal - özel aralığı kamusal eşik katmanlaşma kent bileşenleri kent karakteri kent merkezi kentli kentsel boşluk kimlik konut sloganları konut tipolojileri korunaklı konut küresel kentler mahalle olgusu marka projeler mekan mekan antropolojisi mevcut modeller moda monotonluk müdahale norm okumalar reklam residence resilin sentetik mekanlar simülasyon sokak-konut ilişkisi sosyal entegrasyon soyutlanma su-kent sürdülebilirlik tanımlı mekan tasarım projeler toplumsal mekan tüketim çılgınlığı yeni konut siteleri yuva zoning Öbekleşme çok kültürlü kent üretim

4 Ekim 2010 Pazartesi

İKİ KITADAN UZAK-GENİŞLEME

İki kıtayı birleştiren İstanbul derken, aslında bir yandan insanları birbirinden uzaklaştıran günümüz konut anlayışının çelişkilerini yaşamaktayız bu şehirde.

Her birinin diğerinden daha nitelikli olduğu mesajı verilen, kişiye yaşam standartlarını belirlemesine imkan bırakmayan, belirlenmiş standartlar içine insanı dahil eden yeni konut bölgeleri bugüne kadar edinilmiş kent dokusunun çok dışında bırakılmış ve kendine büyüyecek yeni yerler arayışına girmiştir. Bu büyüme ise 1980’lerden günümüze İstanbul’un yüz ölçümünü 1800km2 ‘den 5300km2 ‘lere kadar çıkartan bir artışa neden olmuştur.

Birbiriyle doğru orantılı olarak ilerleyen konut ve göç artışı şehrin nüfusunu da dört katına çıkararak İstanbul’un içinde yeni, kentsel dokudan yoksun, sosyal altyapı ağına takılmadan kullanıcısında İstanbul hafızası oluşturmayan ve insan ihtiyaçlarının en temellerinden olan barınma unsuruna aynı anda hem en yakın ve hem de en uzak oldukları bölgeler oluşturmuştur. İstanbul’un içinde yeni, küçük konut kentleri kurulurken bu sayede ‘İstanbullu olmak’ sözü tartışılır hale gelmiştir. Zaten göçle İstanbul’a yeni katılan insanlar, düşük fiyatlara vaad edilen bu konutlar ile kentin çeperlerine takılıp henüz karşı kıtaya ulaşamaz olmuşlardır.

Konut piyasasındaki bu artış ve dönüşüm , 1950’lerde başlayan nüfus artışıyla ortaya çıkan gecekondu kavramıyla da arasına yüksek bloklar çekerek , bir bölgedeki farklı kullanıcı tipleri arasında meydana gelen gelir kutuplaşmasını tek karede ortaya sermektedir. Henüz bu dalganın yayılımı sürmekte olduğundan sonuçlarıyla net olarak karşılaşamasakta, neden olacağı toplumsal ve mekansal çatışmaların sinyallerini gün geçtikçe daha da görmekteyiz.

Geleceği düşünmeden, varolanın üzerine mevcutu yerinden ederek ya da kendine yeni yerler bulup genişleme mantığıyla yayılan günümüz konut dokusu, kentsel boşluk kavramını yok saymaktadır. Kentin geleceği dahilinde düşünülerek bırakılan boşlukları, ortak alan kullanımlarını, tarihi dokuyu göz ardı eden, İstanbul’a eklenirken kent potansiyellerini dikkate almayan, gündelik yaşantı içinde konut kullanım sürelerinin en aza indiği bu günlerde, kullanıcı eylemlerini de en aza indirerek barınma kavramını sorgulatan bu akımın bir patlama ve evrimle noktasına sahip olduğu ve onu beklemekte olduğumuz hissedilmektedir. Fakat bu süreç içerisinde İstanbul en az zararla nasıl çıkabilir sorusunun cevaplanması ve önlemlerinin alınması gereken en önemli noktadır.

Selin Şentürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder