22.11.2010
Fiziksel anlamdaki barınmanın yanı sıra, bireyin yaşam biçimini belirleyen özel ve kamusal mekanda bireye ‘özne’ olma rolünü sahiplendiren barınma kültürü 20. yüzyılda tamamen belirginleşen bir değişime gitmekte ve teknolojinin gelişmesi, yeni endüstriyel üretim biçimleri ve küreselleşme ile yaşam standartlarındaki etkilerini göstermektedir. Saegert’in tanımladığı çevreyle ilişki kurma, bireyin ‘özne’ rolünü edinmesiyle arttırılıp çeşitlenebilecek bir olgudur. Aslında eylem özgürlüğü kazandıran barınma kavramı, öznenin edindiği rolle özgürlük alanını belirlemesi, hak sahibi olması ve müdahale edebilmesi ile var olan potansiyeli geliştirici unsur haline gelir. Böylelikle çevre ile kurulan ilişkinin arttırılması sürecinde, bireyin hem bireyselliğini muhafaza edip, hem de dahil olması-müdahil konuma gelmesi, kamusal mekanın dinamiklerindendir. Kamusal mekan özneleştirici potansiyel taşıdığında ya da özneleştirici potansiyel taşımasına yönelik küçük ölçekli bir müdahale ile dönüştürüldüğünde kişinin müdahil olma süreci başlar (Kalfa, 2008).
“Bugün kenti kurmaca bir anlam dünyasına taşımaya çalışan 19. yüzyıl kentleşme modelini andıran bir durumla karşı karşıyayız. Kamu uygulamaları bir taraftan eşitsizlik yaratan bir genel geçerlilik alanına kavuşurken, kentin dönüşümüne yol açan uygulamalar da temizlik, güzelleştirme, suç ortamlarını yok etme gibi söylemlerle hakimiyetini pekiştirmeye başlıyor. Kent yeniden ortaçağ kalelerinin içine çekiliyor. Bütün emlak ilanlarında barok kentin bir uzantısı olan kamusal mekanın ölümü açıkça ilan ediliyor” (Gümüş, 2007, Arkitera söyleşi)
Günümüz konut ve kamusal mekan anlayışında pazarlama, idealizasyon, ekonomi, güvenlik gibi filtrelerden geçirilen algı, bu etkileşim sürecinin sonuçlarını bireyin algı ve anlamlandırma sürecini değiştirerek kabullenilmiş bir kalıp ve paket olarak benimser. Böylelikle bireylerin içsel ve dışsal ihtiyaçlarını kapsayan denklem girdileri değişse de ulaşılan ürünlerin tektipleşmesi, ürünlerin çeşitlenebilmesi için farklı ve uyarıcı filtre gereksinimleri doğurur. Bu uyarıcı filtreler aslında amaçlanmış fiziksel kurgulardır. Bireyin mekanla etkileşiminde gerekli olan fiziksel kurgu üç şekilde ele alınabilir.
- Rastlantısallığın ön plana çıktığı mekan / kendiliğinden oluşmuş mekan
- Tasarlanırken boşluklarıyla olasılıklara imkan tanıyan mekan
Bu süreçte amaçlanan, tasarlanarak olasılık arttıran fiziksel kurgu bütününde, evi bir müdahale hakkı olarak görüp, bu hakkı kazandıracak olasılıkların artmasına imkan veren tasarlanmış boşluklarla ve mekanlarla bireyin rolünü aktif duruma dönüştürmek ve evin kamusal alanda yer edinmesini irdelemektir. Bireyin algı ve anlamlandırma mekanizmasına dayatılan filtrelere karşılık, mevcut durumu sorgulayan, bu sürecin evrilerek oluşmasına ve kullanıcı müdahalelerine imkan veren modeller üzerinde çalışmaktır. Evin kamusal alana ne kadar dahil olabileceği ve bu yolla kullanıcının ev içindeki müdahil rolünün ne ölçüde geri kazanılabileceği başlıca sorulardır.
Kaynakça:
- Toplu konutlara karşı kişiye özel tasarlanan ev / Onat Över, 2008
- Türkiye’de kamusal mekana yapılan yeni bir müdahale önerisi olarak ‘imkanmekan’ / Bilge Kalfa, 2008
- Metropolde çeşitlenen hane halkları ve konut / Nilay Ünsal Gülmez, 2008
- Evin anlamı ve kentlileşme süreçleri / A. Arda İnceoğlu, 1999
- www.arkitera.com / Söyleşiler
502101098
Ali Önalp
502101052
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder