KENTSEL KONUT, YENİDEN, BUGÜN, İSTANBUL
MTS Proje I
Erdem DOKUZER, Ezgi BAY, Haldun İLKDOĞAN
GÜNÜMÜZ TOPLUKONUT ANLAYIŞI (TOKİ),ÇELİŞKİLER ve BEKLENTİLER İLE OLUŞABİLECEK BİR MANİFESTO
Bir kentin sürekliliği, doğması, büyümesi ve canlılığını yitirmesi durumu içerdiği dinamik yapının bir sonucudur. Kentler ekonomik, politik, sosyo – kültürel ve teknolojik gibi unsurların dönüşümsel etkisi altındadır. Dolayısıyla, dinamiklerin ne olduğu dahası dinamik kavramıyla kent kavramının bütünleşmesinin nedenleri ve dinamikler arasındaki etkileşimi ortaya koymak, anlaşılması ve çözümlenmesi karmaşık olan kentlerin çalışma konusuna yardımcı olabilecek detayların ortaya çıkarılmasında bir yöntem olabilir.
Hegel’e göre bireylerin barınma eylemini gerçekleştirecekleri konutlara ve kendi varlıklarını deneyimlendirecekleri bir varlık alanına, topluma ihtiyaç
duyduklarından bahsedebiliriz. Öyle ki bu nitel ve nicel ihtiyaçlar kentlerin kurulmalarına kadar geçen süreç içerisinde toplumlaşma bilinciyle beraber tekilden çoğula doğru yaşanan sosyal evrimi tetiklemiş, toplumlardaki organik dayanışmayı bir araya getirmiş ve daha karmaşık dinamikleri barındıran kentlerin oluşumuna zemin hazırlayabilmiştir.
Dinamik kavramı, kelime anlamıyla hareketli, her an değişen ve durağan karşıtı olarak tanımlanmaktadır ve devinimsel sözcüğüyle eş anlamlıdır. Devinim kavramı ise yalnızca fizik kanunlarına bağlı olmayan, aynı zamanda etkin bir gücü, bir amacı da içeren anlamına gelmektedir. (TDK) Kent kavramına bakacak olursak, nüfusun çoğu ticaret, sanayi, hizmet veya yönetimle ilgili işlerle uğraşan, genellikle tarımsal etkinliğin olmadığı yerleşim alanları olarak tanımlanmaktadır.(TDK) Kent kavramının Cambridge sözlüğündeki karşılığı ise, yüksek nüfusun yaşadığı yerleşim alanı ve finans merkezi olarak geçmektedir
Esas konumuz kentsel konut dediğimizde ise insanları yerleşik hayata geçiren ve birlikte yaşamaya yönlendiren en temel olgu olan, bireylerin barınma eylemini gerçekleştirdiği konutun çeşitli dinamikler -- küresel ekonomi(rantın artışı),dünya kenti olma olgusu(yaşanılabilirlik,kent temsili,kentsel kimlik,kültür endüstrisi),farklılaşma arayışı(kentsel hafıza,kültürel miras,sürdürülebilirlik),yeni ortaklar ve katılım,yeni endüstriler(bilgi üretimi, ileri teknoloji,profesyonellik),sosyal-parçalanma(eşitlik,erişebilirlik,duyarlılık,denge,dahil etme,iyileştirme)--etkisiyle bir şekilde farklılık kazandığını görebiliriz.
Bir diğer farklılaşma ise ; küreselleşmenin rekabet getiren süreçleri, kentsel mekanda toprak üzerinden edilen rantın oransal olarak artmasına neden olmuş olabilir. Topraktan üretilen ürünün değil de toprağın kendisinin bir değeri olmaya başlamıştır.
Temanın zaman sürecinde nasıl gelişip değişmiş olduğuna bakacak olursak; bireysel üretim, 19 yy’da başlamıştır. Yapı kooperatifleri yolu ile üretim, 1930 larda dar gelirliler için başlamış, lüks konut üretimi sayesinde, rant sahibi olmak isteyenlerin organize olmasına dönüşmüştür.Ardından yap-satçı üretim, 1950 lerden sonra yaygınlık kazanmış, 1954’de kat mülkiyeti kanununda yapılan düzenlemeler, 1965 kat mülkiyeti yasasının çıkmasıyla en çok konutun ortaya çıktığı süreç olmuştur. Toplu konut şirketleri ile üretim, 1981’de devlet tarafından başlatılmış daha sonra büyük şirketler için bu pazar cazip hale gelmiştir.Yapı kooperatifleri - yerel yönetimler ile üretim, arsa yönetimi ve projelendirme konusunda yerel yönetimlerin yönlendirici olduğu yapım sırasında, süreci kooperatife devreden ve şuanda küçük oranda varlığını sürdüren bir üretim şeklidir. Günümüzde daha yaygın bir biçimde toplu konut ihtiyacı, devlet eli ile- TOKİ-gerçekleşmekte ve eşzamanlı olarak son 20 yılda İstanbul’da planlama konusundaki basarısızlıklar karşısında önerilen çözümlerin neden belediyeleri günden güne güçlendirdiğini ve yetki artımı sağladığı sorusunu doğurmaktadır.
Toplumsal nitelikli bir ihtiyaca karşılık gelen konut kapitalist ilişkiler içinde metalaşarak yapısal bir soruna dönüşmüş ,ayrıca toplumsal ilişkileri de zayıflatmıştır. Hızla artan nüfus ile değişen kent, sabit mekanlar yerine değişikliklere hızlı cevap verebilen esnek mekanlara ihtiyaç duymuyor mu? Bu artış sonucu bilinçsizce büyüme ile karşı karşıya kalan ve bu denli kendine has koşulları olan İstanbul, kentsel yaşantıda kendine nasıl çıkış noktası yaratamaz? Daha yaratıcı bir mimarlık ortamı ile daralan kentsel mekanı nasıl genişletebiliriz? Bu kadar yapı üretimi söz konusuyken neden mimarlık bu denli yetersiz?
İnsanca yaşanılabilir kent için toplumsal bilinci harekete geçirebilecek bir manifesto düşünülebilir mi?
Kaynaklar,
Yıldız H. Eyüce A, 2007, Kültür ve Mekan Toplantıları.
Toplu Konut Kanunu,
Kara M. Palabıyık, H, 2003, 1980 Sonrası Türkiye’de Konut Politikaları
Kleinman, M, 2002, “ The Future of European Union Social Policy and Its Implication for Housing”, Urban Studies.
Keleş, R, 2008, Kentleşme Politikası, Ankara
Eraydın A. 2003, Değişken Mekan, “Mekansal Süreçlere İlişkin Tartışma ve Yorumlar”
Henri Laborit, 1990, “İnsan ve Kent”, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder